İsrail Hava Sahası Yeniden Açıldı: Uçuşlar Bugün Öğleden Sonra Başladı
Sağlık Hizmetlerinden Usulsüz Yararlananlara 988 Milyon Lira Ceza
Ortadoğu'da tansiyon yeniden yükseldi. ABD, 22 Haziran gecesi İran’daki Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerine hava saldırısı düzenledi. Saldırıyı bizzat duyuran ABD Başkanı Donald Trump, operasyonun “başarıyla tamamlandığını” ve hedeflerin imha edildiğini açıkladı. İran ise tesislerinin vurulduğunu teyit etti.
Saldırı sonrası ulusa seslenen Trump, operasyonun amacının “İran’ın nükleer zenginleştirme kapasitesini ortadan kaldırmak” olduğunu söyledi. Trump, “İran barış yolunu seçmek zorunda. Aksi halde sıradaki saldırılar çok daha yıkıcı olacak,” ifadelerini kullandı.
Trump, saldırıların İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile tam koordinasyon içinde gerçekleştirildiğini belirterek, “Tanrı Orta Doğu’yu, İsrail’i ve Amerika’yı korusun,” dedi.
Trump, ilk açıklamasını Truth Social üzerinden yaptı. “İran’daki üç nükleer tesise yönelik son derece başarılı saldırımızı tamamladık. Fordo nükleer tesisine tam kapasiteli bir bomba attık,” diyen Trump, tüm uçakların İran hava sahasını terk ettiğini ve güvenle üslerine döndüğünü bildirdi.
ABD Başkanı, bu saldırının “bugüne kadar gerçekleştirilen en zor ve muhtemelen en ölümcül operasyon” olduğunu belirtti. “Barış sağlanmazsa, diğer hedefleri de aynı hassasiyet ve kararlılıkla vuracağız,” diyerek yeni saldırıların sinyalini verdi.
ABD'nin saldırısı, 13 Haziran’da İsrail'in İran’a başlattığı operasyonların ardından bölgede giderek yükselen gerilimi daha da tırmandırdı. İran tarafı henüz saldırıya karşılık vermedi ancak bölge kaynaklarına göre Tahran yönetimi kapsamlı bir değerlendirme toplantısı yapıyor.
Trump’ın açıklamalarında öne çıkan mesajlardan biri de ABD ordusunun “dünyada bu operasyonu gerçekleştirebilecek tek ordu” olduğu vurgusu oldu. Trump, pilotlara “Büyük Amerikan savaşçıları” diyerek övgüler yağdırdı.
Saldırının ardından Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası aktörlerin ne yönde açıklama yapacağı merakla bekleniyor. Uzmanlar, bu gelişmenin diplomatik krizi derinleştirebileceğini ve küresel piyasaları da etkileyebileceğini belirtiyor.